“…
İlk adımı Kastamonu attı…
Milli mücadelede, kağnı izinde, hasretlik
çekerken, kundağı soğumamışken, helalliğini almamışken, bıyığı terlememişken,
şahadetini bildiği halde cepheden dönecekmişçesine erini beklerken, yolu
uzakken, eşkıya basmamışken, kar-kıyamet iken, yaz kavururken, yol mağrurlaşır,
kadın destanlaşırken, tarih her adımda kendine bir yeni sayfa daha kazanırken…
İlk adımı Kastamonulular attı…*
…”
Sizlere bu sefer çok uzun bir yürüyüşün ardından yazıyorum. Uzun
zamandır planladığım ancak 12- 14 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirdiğim İnebolu’dan
Kastamonu’ya uzanan İstiklal yolunu tek başıma yürüdüm…bu yolu tek başına
yürüyen ilk cesur adam da bendim ayrıca J)))
Bu yürüyüşe birkaç nedenle çıkmıştım bunlardan ilki istiklal yolu ruhunu
hissetmekti yani yıllardır okuduğum, belgesellerde ve filmlerde seyrettiğim ve
duyduğum istiklal ruhuna dokunmaktı. Bir yemeği tarif etmek yada ona bakmak onu
tatmakla ayni şey değildi bu konuda da
tam olarak böyle düşündüm. Diğer bir neden de bir şef ve gezgin olarak yürüyüp
yemekleri, bitkileri ve sebzelerini tanımaktı. Başka bir sebepte tüm bu
deneyimleri sizlerle paylaşmaktı.
Gerçekten bunu yaptığım için çok çok mutluyum. 3 gün süren yolculuğum
esnasında gerçekten de tek başına yürümek için zor bir parkur olduğunu gördüm.
Mevsim olarak ta aslında biraz da erkendi. Çünkü Kastamonu’ya henüz bahar
gelmemişti. Doğa kıştan yeni çıkmıştı.bazen bir çakal yolculuk etti yakınımda
bazen de beni çok tedirgin etse de ayı ayak izlerini takip ederek aştım bu
yolu. Köylerde ve ilçelerde rastladığım insanlar ise istiklal yolu ruhunu
fazlasıyla gözlerinde taşıyorlardı bunu ta gözbebeklerinde gördüm. Ana ve
babalarının yürüyüşlerini anlatanlar da oldu, sünnet olurken eskiden “yaşasın
cumhuriyet” diye nasıl bağırdığını da… tüm bunların nihayetinde yaşadığım en
etkileyici deneyimle döndüm Kastamonu’dan….
Ve gördüm ki
İstiklallerine ölümüne bağlı Kastamonunular bu yolu bir şey yemeselerde
yürürlerdi...
“Kafamızda güneş
ateş
bir sarık.
Arık toprak
çıplak ayaklarımızda çarık
İhtiyar katırından
daha
ölü bir köylü
yanımızda
yanımızda değil
yanan
kanımızda…
…
ayı ini köyler
balçık kasabalar
kel dağlar aştık
işte biz o diyarı böyle dolaştık…” n.hikmet
balçık kasabalar
kel dağlar aştık
işte biz o diyarı böyle dolaştık…” n.hikmet
Kastamonu mutfağı da bu
yolculuğumun önemli bir bölümünü oluşturuyordu. Yaklaşık 900 farklı yemeğin
olduğunu duyduğum Kastamonu da gerçekten namına yakışır şekilde karşıladı beni.
Kimilerine göre bu çokluğun nedeni 19 ayrı kazanın, 19 ayrı kültürü ve 19 ayrı
yemeği olmasıydı kimine göre de Küre ve çevresinin maden kasabası olması
nedeniyle çalışmak için gelenlerin zamanla kültürlerini ve yemeklerini
harmanlamasıyla çoğalmıştı. Kastamonu mutfağı tüm ilçelerde farklılık
gösteriyor. Bazen bir ilçenin mutfağında rastladığınız yemek reçetelerinin ismi
diğer ilçede anılmıyor bile.
Kastamonu’ya giderseniz Nasrullah
cami yanındaki Yavuz Emen’in sahip olduğu Münire Sultan Sofrasını ziyaret edin
çünkü orada Kastamonu mutfağından bir resmi geçit yapılıyor size ve gerçekten
de tatları enfes. Yavuz beyin ve genç şefi Ali Karamuk’un mutfaklarına sahip
çıkma gayretleri alkışı fazlasıyla hak ediyor. Tüm bunları göz önüne alarak sizlerle
Kastamonu mutfağından derlediğim tariflerden bazılarını paylaşmak istiyorum.
Hindi eti haşlanır. Diğer tarafta
yufka ekmekler iki kat katlanır ve şeritler halinde kesilir. Tavada eritilen
tereyağının altı kısılır. Hazırlanan yufkalar önce haşlanmış hindinin suyuna
sonrada tereyağına bandırılarak servis tabağına dizilir. Yufkalar kat kat
dizilirken her katta araya dövülmüş ceviz içide konur. Servis ederken sıcak
hindi suyundan ve tereyağından üzerine tekrar gezdirilerek servis edilir. Bu
tarifte haşlanan hindi bir sonraki yemek olarak pilavla beraber yenir. Diğer
bir tarife görede haşlanan hindi eti didiklenir ve tabakların ortasına konarak
yufkalarla beraber yenir.
Daday etli ekmeği
Un, tuz, su ve mayadan hamur
hazırlanır. Hazırlanan hamur bezelere bölünür. Her beze yaklaşık 30 cm çapında
açılır ve içine yarısına kadar çiğ kıyma ve soğan karışımı konulup yarım daire
şeklinde kapatılıp ağır harlı odun fırınında pişirilir. Üzerine tereyağı
sürülerek servis edilir. içindeki kıymanın çiğ olması nedeniyle biraz sulu bir
pide olup hemen tüketilmesi gerekir. Çünkü bekledikçe hamurlaşır.
Samsu
Patates, kestane, fasülye yada barbunya haşanır ve bir iç
hazırlanır. Hazırlanan bu iç yufka ekmeklerin içine doldurulup zarf haline
getirilir. Yağda kızartılarak yada
yağlanıp tepside fırınlanarak pişirilir.
Pirinç haşlanır, diğer tarafta
yoğurt ve yumurta çırpılarak meyanesi hazırlanır. Pirinç ve yoğurt karıştırılıp
kaynatılır. üzerine kavrulmuş tereyağı, kekik ve nane dökülerek servis edilir.
Küre mantısı
Yumurta, un, su ve tuzla mantı
hamuru hazırlanır. Kıyma, haşlanmış pirinç, soğan, karabiber karıştırılarak içi
hazırlanır. Hazırlanan mantı hamuru açılır ve içi doldurularak kapatılır.
Hazırlanan mantı yağlı tepsi ile fırınlanır. Pişirileceği zaman haşlanarak
servis edilir. Servis edilirken sulu servis edilir. Yoğurt ve tereyağı
kullanılmaz. Suyuna ekmek banılabilir yanı sıra da kışın içi hazırlanırken
kıyma ile beraber sucukta konulur.
Bardak kebabı
Bu yemeği yapmak için bardak
şekline yakın orijinal güveç kabına ihtiyacınız olacaktır. Kuzu eti, domates,
soğan, sarımsak, yeşil biber, patlıcan ve yazın bolca taze fasulye konularak
taş fırında pişirilir.
Külbastı Cabası
Büyükbaş hayvanın mehle yeri iri
doğranır. Cabanın altına soğan, domates, biber konulur. Üzerine mehle et konur
ve üzeri tekrar sebze ile kapatılır. Fırının kokusu yemeğe sinsin diye ağzı tam
kapatılmaz ve orta hararetli fırında 4 saate yakın pişirilip servis edilir.
(mehle: büyükbaş hayvanın antrikotu ile kaburgasının birleştiği yer, caba:
yörede güvecin ismi.)
Ekşili pilav
Soğan ve yeşil biber bir
tencerede kavrulur ve içerisine yıkanmış bir bardak siyez bulguru ve domates
salçası ilave edilip kavrulmaya devam edilir. diğer tarafta bir bardak yoğurtla
ayran hazırlanır ve içerisine bolca ebegümeci, ısırganotu, asma yaprağı, yeşil
soğan ve taze nane kıyılır. Hazırlanan ayran kavrulan pilava dökülür ve üzerine
iki bardak su ilave edilerek kısık ateşte 45 dakika pişirilip servis
edilir.
(Siyez bulguru;Kastamonu’nun
İhsangazi ilçesinde yetişen katkısız, rafinesiz iri bulgur. )
Eyşi ( ekşi elma
şerbeti)
Ekşi elma kazanda kaynatılır
soğumaya bırakılıp süzülür. İyice soğuduktan sonra katılaşır ve bu şeklide
kavanozlara konularak muhafaza edilir. bu şekilde iki yıl muhafaza
edilebilinir. Su ile çoğaltılığ içilir.
Patates paçası
Patates kabuklu haşlanır. İnce
kıyılmış soğan kavrulur ve soyulan patates püre haline getirilerek soğanla
beraber beş dakika daha kavrulur. Kavrulan patates tepsiye yayılır. Üzerine
Taşköprü sarımsağıyla hazırlanmış sarımsaklı yoğurt dökülür. En üstüne de
tereyağı yakılarak servis edilir.
Köle hamuru
Un ve su karıştırılır ve kaynatılır.
iyice kaynayıp katılaşınca kaşık yardımıyla tepsiye dizilir. Üzerine tereyağı
yakılıp, pekmez dökülerek servis edilir.
Kastamonu simidi kurutulur.
Kurutulan simit ilikli sıcak kemik suyuyla ıslatılıp süzülür ve tabağın altına
yerleştirilir. Üzerine sarımsaklı yoğurt ilave edilip diğer tarafta kıyma;
kimyon, karabiber ve bütün soğanla kavrulur ve tabağın üzerine yayılır en
üstede tereyağı yakılarak servis edilir.
Teşekkürler
Bu gezinin gerçekleşmesini sağlamada
yardımlarını esirgemeyen Kastamonu İl Kültür ve Turizm müdürü Ziver Kaplan’a,
gerçek bir Kastamonu misafirperverliği gösteren Küre Belediye Başkanı Kamil
Aydınlı’ya ve Seydiler Belediye Başkanı Mehmet Şahin’e ve belediye
çalışanlarına çok teşekkür ederim.