27 Şubat 2013 Çarşamba

TEŞEKKÜR




Nereden başlayıp ne anlatayım bende pek bilmiyorum…

Kilis’te babaannemin mutfağında başlayıp -bilenler bilir -, Bursa santral garaj’da “SemSek”le devam eden ve  en nihayetinde Paris’te Louvre müzesinde biten uzun bir hikaye ve upuzun bir yoldu.

Yola çıkarken rotanın böyle olacağı aklıma hiç gelmemişti. Yerel bir gazetede bir haberim çıksa herşeye razıydım, en büyük hedefim buydu.

Dünyam küçük,
hedeflerim rüyalarımda
ve çalışarak ama gerçekten çok çalışarak günler geçti. 

Yolda elimi tutan ve hiç birakmayan benimde tüm dünyayı kenara yitip elini birakmayacağım ve yaptığım her işi koşulsuz destekleyen insanlarım oldu. Onların hepsini de biriktirdim…her yazdığımı okuyan bana her işimde fikir veren, yolun her yeni ayrımında bana hayırlısı için dua eden bazen yakınımda bazense hiç tanışmadığım ama bildiğim insanlarım oldu.

Louvre müzesindeki o eşsiz gecenin sonunda,
Dünya’nın en iyi yemek tarihi” kitabının yazarı oldum. Tüm bu macera başımı nasıl döndürdü anlatamam. Nereden nerelere gelmiştim….

Bu uzun yolculukta bana canı gönülden inanan ve koşulsuz desekleyen tanıdığım ve tanımadığım bütün dostlarıma çok teşekkür ederim…sizin dualarınız, temennileriniz ve dileklerinizle Louvre müzesinden büyük bir başarı ile çıktım.

Her şey için çok çok şükür…

Hikayemi bitmiş gibi yazsamda asıl şimdi başlıyor.

selam ve sevgilerimle




14 Şubat 2013 Perşembe

Fransa’dan İlk Yazı; Türkçe, Fransızca kardeşliği





Fransa’ya geldiğimden beri en çok şaşırdığım husus Türkçe’nin Fransızca’yı bu kadar etkisi altına alması oldu J
Okuduğum reklam yazılarında, tabelalarda , gazetelerde ve dergilerde hep bizden kelimlere rastladım. Hatta buralarda Fransızca kelimelerin yüzde 13’ünü Türkçe kelimlerin oluşturduğu bile rivayet buyruluyor…

nerdeyse yarı türkçe :)

Sizler için iki Fransızca gazete küpürünü yayınlıyorum. Hani biraz zorlasak hepsini anlayacak gibiyiz yani J

Fransızların en çok kullandığı Türkçe kelimlere örnekler;

Kanepe, teras, balkon, parke, kablo, priz, gravür, pano, bordur, asfalt, apartman, tiyatro, opera, senaryo, plaka, konferans, seminer,  viyadük, antre, şempaze, tampon, direksiyon, motor, radyo, radyatör, paspas, pantalon, ceket, mont, somya, kürdan….uzayıp gidiyor. 
Ayrıca içinde “J” harfi bulunan tüm Türkçe kelimelerde Fransızcaya kolaylıkla geçmiştir.

Fransızların yanlış anlamda kullandığı Türkçe kelimle örnekleri;

Enteresan : Türkçe’de ilginç anlamına gelen kelimemizi Fransız kardeşlerim “öğretici” anlamında kullanıyor. Yani bir kitap okurken çok şey öğrenen Fransız “ne kadar enteresan” derken aslıda “ ne kadar öğretici” diyor. Ama Türkçe’de bu kelime “ilginç” anlamına geliyor.  

Apartman: Türkçe’de “ apartman” Fransızca’da ise “ daire” anlamına geliyor.

Şarküteri : Türkçe’de kahvaltılık her ürün bu gruba girerken Fransız kardeşlerim sadece işlenmiş domuz ürünlerini bu kısma sokuyor.

nerdeyse tamamı türkçe :))))
Bilinen en ilginç yanlışlar;

Mason: Duvar ustası
Pavyon: tek katlı müstakil ev
Metres: ilkokul öğretmeni
Eşarp : erkek yada kadın için atkı

Şaka bir yana bu iki günlük süre içinde gerçekten Fransızların dillerine sahip çıkmalarına ve korumalarına yanı sıra dillerinin bu kadar geniş olmasına buna katkılarına gerçekten hayran kaldım.

Fransızlar sadece kelimelerin zenginliğiyle değil söylenişiyle de çok alakalılar. Kulaktaki ahengi bozmamak için bazen kelimelere harf ekleyip çıkarabiliyorlar. Yani biz “şiir gibi dil” diyoruz ya bu hamleyle bunu kuvvetlendirmiş oluyorlar.

Diger bir enteresan husussa  (dikkat ettiyseniz yanlış kullandım ) çocuklarına yüksek bir fransızca öğretmek için ortaokul ve lisede ikinci dil olarak “latince” dersi aldırıyorlar. Böylece dillerinin kökeni hakkında daha fazla bilgi edindirip dillerinin zenginliğini koruyorlar.

Bizler ise mümkün mertebe daha az kelime kullanmak için çabalayıp duruyoruz, her şeye tabii, evet, ok  gibi saçma kelimeler kullanıp dilimizi kısırlaştırıyoruz. Yanı sıra da eski kelimelerimizi beğenmeyip  yerine saçma sapan yabancı kelimeler kullanıyoruz ya…

Çok yazık oluyor çok…