15 Mayıs 2013 Çarşamba

Hüzün başkenti Bosna


“…
Ah Bosna ah,
On dokuz kaynaktan gelen sularını içsemde
Yangınım sönmez,
Ah Bosna ah,
Üzerinden on dokuz yıl geçse de
Acım hiç dinmez…”

Ne kadar geç gelmişsen o kadar pişman oluyorsun. Savaşın izleri gitgide azalsada aslında her yerde durduğunu görüyorsun. Bazen bir evin dökülmüş sıvasında bazen  bir anıtta bazen de apansız karşına çıkan ve herkesin ölüm tarihinin ayni yazılı olduğu bir mezarlıkta rastlıyorsun savaşa… En çok karşılaştığın yerse insanların gözleri oluyor, acıdan tutulan dilleri ve tüm korkularıyla bakıyorlar sana.

Bosna şimdiye kadar görüğüm yerler içinde en etkileyci olanlar asındaydı. Gezerken, yerken, içerken yahut gülümserken birden aklına geliyor ve boğazın düğümleniyor. Bir yandan kendini sokaklarına atarken diğer yanda koca kalabalıkta yalnız kalıyorsun.  Ve tüm  bosna’yı büyük bir hüzünle geçiyorsun…

Genel hayat
Bosna’da 3 cumhurbaşkanı (sırp, hırvat ve Boşnak) ve 11 Başbakan’la yönetilen 3’lü kanton. Bunun nedeni de açık; istikrarsızlık talebi
Kimin kim olduğunu en azından turist olarak pek anlamıyorsun ama aralarındaki bu zoraki ilişki herkesin yüzüne yansımış, kimsenin diğerini pek sevdiğini sanmıyorum. Yapılanlar doğal olarak unutulamıyor ve istemesende sevmesende ayni yerde yaşıyorsun. Gerçekten herkes için çok çok zor bir hayat.
Savaştan çıkmış ve fırladığı okun ivmesiye tutulamayan hayatlar, korkudan hala evden çıkmayan insanlar,  balkonunda oturmayan evler ve bu evlerle dolu şehirler, katliamın ve soykırımın fotoğrafları ile  dolu müzeler, ecdadın şehirleri birleştirsin diye yaptırdığı köprüler ve nihayetinde insanları ayıran nehirler…

Saraybosna

Bosna’nın başkenti, her yeri ile kendine has yeşillikler ve sular içinde rüya gibi bir şehir. Özellikle Osmanlı’nın etkilerini Başçarşı bölgesinde daha da net gözlemliyorsun. Osmanlı’nın elinden çıkmış olması ve üzerinden geçen koca bir savaşa ragmen hala ayakta ve hiç bir değişime uğratılmadan korunmuş, ne alaka diyeceksiniz ama aklıma uzay çatıyla kaplanan Bursa kapalı çarşı geliyor “ne alaka” diyorum.  Herşeye ragmen Bosna’da tarih bu kadar özenle korunurken bizde gitgide kimliğinden uzaklaştırılıyor. Aslında merakta etmiyor da değilim çarşılar  mı uzaklaşıyor kimliğimden yoksa ben mi ? pek anlayamıyorum.

Mostar
mostar köprüsü 
Ne desem nasıl anlatsam boş şehrin her hangi bir yerinden Mostar köprüsüne baktın mı ne olduğunu anlıyorsun.
Harcında su ve çimentodan daha fazla besmele ve sabır’ın olduğunu söylüyor fotoğraflarına bakarken bir arkadaşım, pekte üstüne bir şey demeye dilim varmıyor.
potiçelli kalesi



Potiçelli 
Osmanlı’nın 1444’de adriytik’te aldığı son nokta. Yaşarken gördüğüm en etkileyici yerlerden biri zaman 1400’lerde durmuş sende zaman makinesi ile geri gelmiş gibi hissediyorsun. Defalarca gideceğime adım gibi eminim.



BOSNA MUTFAĞI

Aslında genel olarak sadece yemek için seyahat etsemde bu ilk Bosna ziyaretinde bu hususu biraz es geçtim. Çünkü defalarca Bosna’ya gelecek ve yediklerimi en nihayet fazlasıyla yazacağımı biliyordum. Ama yine bahsetmek istediğim çok önemli husular var

Cevapiçi
dünyanın en güzel köftesi 
Çok net söylüyorum, hayatımda daha iyi köfte yemedim. Gerek eti gerek pişirme tekniği gerek yanında ki ekmeği gerekse onu bambaşka yapan kaymakla servisi
Ile bir başyapıt. Bosna’ya sadece bu köfteyi yemek için defalarca gelebilirim. Aslında her yazdığım yemek hakkında detayları muhakkak ayrıntıları ile beraber yazarım ancak bu sefer hepsini es geçtim detayların tamamını bir sonraki belki de daha sonraki bir sefere bırakıyorum. Bosna’da özellikle doğası itibariyle  et ve süt ürünleri bambaşka yanı sıra gelişmeyen endüstri, hurdanın hilenin olmaması ve geleneksel üretim sisteminin devam etmeside mutfağının vazgeçilmez olmasınıda önemli bir etken.
Ayran istiyorsunuz yogurt getiriyorlar “sulandırır mısınız?” diyorsunuz biz “hile yapamayız diyorlar” varın gerisini siz anlayın.

Boşnak Böreği
dünyanın en iyi böreği 
Yerinde yemek önemli derim ya her zaman evet gerçekten çok önemli eğer bu böreği dünyanın başka bir yerinde yapacak biri varsa şapkamı çıkarırım. Hem yapım tekniği hemde malzeme açısından çok çok iyi. Malzemeyi bulsanız ustasını bulamayacağınıza eminim.
Bosna’ya seyahat etmek için bu börek’re tek başına yeterli.
Bakır sinilere yapılan börek öyle bizdekiler gibi vıcık vıcık yaplı değil kararında, içine kullanılan peynir, lor ve kaymak en tazesi en lezzetlisi, kıymalı diyince ne olduğu belli olmayan soğan karması gibi değil adana kebabı kıyması gibi parça parça ve kafi miktarda soğanlı, pırasalısı, kaymaklı kabaklısı vs vs  gerçekten bir mutfak için başyapıt.
Bakır sini bir sac ayağının üstünde ehven kömür ateşine konuluyor üzeri de başka bir bir bakır sini ile kapatılıp onun da üstüne ehven ateşli kömürler ve kül konuluyor sonra yavaş yavaş pişmesi bekleniyor. Ben hep ocaktan yeni  alınan tepsiyi bekledim, size de tavsiye ederim.
 
Soğan dolması ve Sarma
Ben genelde daha az kıyma daha fazla pirinçli dolma yada sarmalar severim ama burada tam tersi, lakin ustalık büyük…neredeyse arpacık soğan büyüklüğündeki soğanlarla yapılan dolmada, ufak ufak sarılan sarmada enfes. Tabiki yine yanındaki yogurt lezzet seviyesini kat kat arttırıyor.

Baklava
Bizimkinden biraz farklı , biraz daha kalın bir yufka ve her yufka aralığında ceviz, üst ve alt katman farkı yok. Çok çok lezzetli, şekeri karamelize edilerek kaynatılıyor ve bizim baklavadan daha çok kızartılıyor. Rengi  koyu kokusu hafif yanık ama enfes…bir porsiyonla yetinmediğimi hemen belirtmek isterim.
bu esmerlik bende eskiden pekmezle mi yapılırdı acep ? Sorusunu gündeme getirse de  lakin bunun cevabını da bir sonraki seyahate bırakıyorum.








soykırımdan sonra tasnif...


2 yorum:

  1. Bosna Seyehati Farz oldu, teşekkürler...

    YanıtlaSil
  2. Geçen yazdan sonra ikinci defa Bosna seyehatimiz olacak.Haftaya nasipse Saraybosnadayız eşimle.Bu sefer daha çok araştırarak ,dersime çalışarak, gideceğim.11 temmuzda srebranitsa nın yıldönümü,küçük bir aksilikten dolayı bir gün evvelsi dönüyoruz ama o tarihte orada olabailmeyi istemiştik.
    Sarayevo; koca Avrupa medeniyetinin öldüğünde,gömüldüğü şehir.Kırgındır.Şikayete alışmış insanlar olarak garsonların ilgisizliğinden şikayet etmiştim,ama sonra silkinip kendime gelince anladım ki,aslında şikayet etmeye hiç hakkımız yok.44 ay kuşatma altında kalmış ,dünyanın sessiz kaldığı,savaş,acı,katliam görmüş insanlar napsaydı?Yüzümüze,insanlığımıza tükürmediklerine şükretmeliyiz.Bir gezi programında izlemiştim,birkaç vatandaşımıza görüşlerini soruyorlar Sarayevo da-pek de bişey yokmuş,hırvatistana geçeceğiz dediklerinde içim cız etmişti.Saraybosnaya oranın tarihini,savaşı,acılarını bilerek gitmek,orayı tatil yerinden ziyade,hüznünü paylaşacak,ibret alınacak bir yer olarak görmek,anlamak için gitmeli.Sarayevo eller havaya tatil yeri değil.
    Yazdıklarınıza katılıyorum.

    YanıtlaSil