29 Ocak 2012 Pazar

MAHSERELER...

PEKMEZ MAHSERESİ

   Mahsere : Arapça kökenli bir sözcük olup bir şeyin suyu ya da yağının çıkarıldığı yer anlamı taşımaktadır.
   Kilis’teki köyümüzde zeytin mahseremiz vardı. Ben de mahsereyi hep zeytine has sanırdım. Geçen aylarda Antep’teydim ve mahserelerin sadece zeytine has olmadığını pekmezler içinde mahsereler yapıldığını öğrendim. Şimdilerde pekte kullanılmayan pekmez mahsererinin örneklerini Ulumahsere ve Küçükmahsere köylerinde bulacağımı öğrendiğimde hemen köyleri ziyarete gittim. Ne yazık ki Ulumahsere köyünde pekmez mahseresi kalmamıştı ama küçükmahsere köyünde hala zamanı geldiğinde kullanılmakta olan 3 adet mahsere bulunuyordu.
Mahsere; fırın, toprağa gömülü bakır kazanı, ezme ve sıkma işleminin yapıldığı mengenesi olan havuzu  ve dinlendirilme havuzu olmak üzere 4 bölümden oluşuyor. Sadece zamanı geldiğinde yani Eylül ayının tamamı ve Ekim ayının ilk haftaları kullanılan mahsereler köyün ortak malı sayılıyor. Herkes pekmezini yapacağı zamanı önceden belirleyip kullanabiliyor.
İlk olarak üzüm, mengenesi olan büyük havuza konuyor. Havuzda lastik çizmelerle tepelenen üzüm bir taraftan da mengenede sıkılıyor. Çıkan üzüm suyu havuzdan bakır kazana akıyor. Bakır kazanda ilk kaynama işleminin ardından küçük dinlendirme havuzuna alınıp tortusu çökeltiliyor. Dinlenen pekmez tekrar bakır kazana alınıp kaynatma işlemi devam ediyor. (tarifini yazının ileri kısmında daha detaylı yazacağım.) Hazır olduktan sonra tenekelere konup saklanıyor.
   İlave olarak eklediğim fotoğraflarda ne yazık ki mevsimden dolayı kullanılmayan mahsereleri görüyorsunuz. Ancak Eylül sonu gibi pekmez yapımında bulunmak için Antep’e tekrar gideceğim ve daha detaylı fotoğrafları o zaman guruba yollayacağım. 


PEKMEZ MAHSERESİ KULLANILARAK YAPILAN ÜRÜNLER

                                 “doğdu kuyruk kalmadı koruk*”

Üzüm Pekmezi
Üzümler sıkma ve ezme işlemi için büyük havuza konulur. Üzerine Kaysak yani boz bayır toprağı serpilir. Bu toprağın serpilmesinin nedeni üzümün sıkma işleminden sonra hem durulmasını hem tabana çökmesini sağlamasıdır. Üzümün suyu sıkıldıkça havuzdan bakır kazana akar. Tamamı sıkıldıktan sonra bakır kazandaki pekmezin içine sütleğen bitkisi eklenir. Bunun nedeni ise sütleğenin pekmeze Küçükmahserelilerin tabiriyle “bülbül sarısı”rengini vermesidir. Kazana sütleğen eklendikten sonra bir taşım daha kaynatılıp dinlendirme havuzuna alınır. Bir saat dinlendirilen pekmezin hem tortusu dibe çöker hem de rengi berraklaşır. Tekrar kazana alınan pekmez 3 saat daha kaynatılıp kazandan alınarak tenekelere konuluyor.

Damızlıklı Pekmez
Hazırlanmış olan pekmez bir hafta dinlendirilir. Mahsereye tekrar gidilerek hazırlamış olduğumuz (ben tarifi 100 kilo hazır pekmeze göre vereceğim) 100 kilo pekmez bakır kazanda tekrar kaynatılır. İçine 1 kilo bal ve önceki seneden hazırladığımız 10 kilo damızlıklı pekmez ilave edilip Matkapla karıştırılır. Mahsereciler matkaba karıştırma işlevi için özel bir uç takarak onu bir nevi mikser haline getirmişler. Ne kadar karıştırılırsa pekmezin rengi o kadar sararıp güzelleşiyor. Karışma işleminden sonra tahta kaplara alınarak saklanıyor.

Bastık
Hazırlanan pekmez tekrar bakır kazana alınıyor. Kaynayan pekmeze nişe (nişasta) ile karıştırılmış pekmez  ilave ediliyor. Nişeli karışım yedirilene kadar iyice karıştırılıp sıcakken kovalara dolduruluyor. Evlerin damına serilen çarşaflara kovalardaki pekmezler dökülüp tahta malalarla kalınlığı yarım santimetreden az olacak şekilde düzleştiriliyor. 2 gün günde bekletilen (yani güneşte) bastığın daha sonra 1 gün süyükte (yani çamaşır asar gibi sarkıtılarak) kuruması bekleniyor. Hazır olan bastık  çarşaftan  altı nemli bezle silinerek kolayca ayrılıyor. Makasla kesilip saklanacağı kaplara konuluyor.

Dilme
Bastık gibi hazırlanan pekmez daha kalın (yaklaşık bir parmak) açılıyor. Kesilip saklanıyor.

* Küçükmahsere köyünde pekmez mevsimini başladığını anlatan deyimdir.

KÜÇÜKMAHSERE  KÖYÜNDE PEKMEZLE YAPILAN TATLILAR

Tariflerini Küçükmahsere’den edindiğimiz bu tatlılar sadece bu köye değil neredeyse tüm Gaziantep ve çevre illerindeki köylerde de uygulanıyor.

Şirin Tarhana
Dilme haline ya da bastık haline getirilen sıcak pekmeze bakır kazandan çıkarılmadan evvel simit (ince bulgur ) veya kırık darı (kırık mısır) ilave edilip yaklaşık 30 dakika karıştırılarak pişirilir. Sıcak olarak tepsilere alınır. Sıcak  servis edildiği gibi soğutulup şam tatlısı şeklinde kesilerek de sunulur... Ceviz içi  konularak yapılan tarifi de vardır.

Nişe Helvası
Pekmez tencerede kaynatılır. Diğer bir kapta bir miktar  soğuk pekmez ve nişe (nişasta) karıştırılır ve kaynayan pekmeze ilave edilir. Bir tavada iyice yakılan zeytinyağı (yakılmasının nedeni acısının çıkmasıdır.) helvaya yedirilir.irmik helvası kıvamı ve pütürlüğü olana kadar karıştırılarak kaynatılır. Bize tarifi veren Teslime teyzenin tabiri ile “muhtar ve mahamed’in elini  tut beni de üstüne at” şeklinde afiyetle yenir.

Nevse Çorbası
Bu çorba erkek çoçuğu doğuran loğusa kadınlar için hazırlanır.
Yeterli miktarda pirinç bol su ile haşlanır. Pirinç lapa haline geldiğinde gerektiği kadar pekmez ilave edilerek bir taşım daha kaynatılır. Çorba gibi  servis yapılır.

Hakık
Yeterli miktar pekmez tencereye konur. Tenceredeki  pekmezin içine bolca küncü (kavrulmuş susam) konularak koyulaşıncaya kadar kaynatılır. Küçük parçalara ayrılıp soğutulup donması sağlanır. Şeker gibi sunulur.

Balkabağı reçeli
Bu tarifinin kabak türünün haylan kabağı olabileceğini de düşünüyorum.
Kabak yıkanır ve soyulur. İnce dilimlendikten sonra kireçli suda bekletilir. On dakika sonra yıkanıp kaynatılan pekmeze atılır. Lale rengini alana kadar pişirilir. Kavanozlara konarak saklanır.

KÜÇÜKMAHSERE KÖYÜ MUTFAĞINDAN

     Yaban tavşanı ile yapılan yemekleri

-          Tavşanlı ekşili ufak köfte, Gaziantep mutfağına dahil olan ekşili ufak köfte il merkezinden ayrı olarak bu köyde atalarından kaldığı rivayet edilerek tavşanla yapılmaktadır.
-          Tavşanlı yuvalama, Gaziantep mutfağının  bayram yemeği olan yuvalama bu köyde bayram haricinde tavşan avladıkları zamanlarda tavşanlı olarak yapılmaktadır. 

Keklikle yapılan yemekler

-          keklik döşünden çiğköfte
-          kimyonlu zeytte keklik kızartması
Yuvalama, ekşili ufak köfte  ve çiğköfte yapımında kullanılan kıyma ceviz kütükte dövülerek elde edilmektedir.


 TOPAÇ
Topaç, bir nevi kavurmadır. Ancak saklanma şekli ve hayvanın özel beslenmesi ile klasik kavurmadan daha farklı bir yerdedir.
Topaç için koyun eti kullanılır. Kullanılacak hayvan özellikle arpa ve buğdayla daha da “tavlansın” diye beslenir. Sonbaharda  kesilen hayvanın tamamı kemiklerinden ayrılarak kuşbaşı haline getirilir ve  kendi yağında tuz da ilave edilerek kavrulur. Kavrulan et iyice soğuduktan sonra portakal büyüklüğünde topaçlar halinde sıkılır. Hasır sepetlere konan topaçlar evin mutfağının tavanına asılır. Ancak topacın asılacağı bu evin kesinlikle topraktan yapılmış olması gerekir.
Hazırlanan topaçlar her yemeğe kullanılabilir. Özellikle simitaşı (bir nevi ince bulgur yemeği) ve sabah kahvaltıda soğan ve salçayla kavrularak yenilen halinin çok lezzetli olduğu söylenir. Sonbaharda hazırlanan topaçlar mayıs ayına kadar tüketilebilir. Şayet Yaz aylarına kalırsa topaçlar hasır sepetlerden alınarak kağıtlara sarılıp depolardaki bulgur ve simit (ince bulgur) bidonlarının içinde korunarak yıl sonuna kadar muhafaza edilir. 



27 Ocak 2012 Cuma

FİKİR SAHİBİ DAMAKLAR ve İSTANBUL LÜFERE HASRET KALMASIN






“İstanbul Lüfer’e Hasret Kalmasın” Slow Food Türkiye, Fikir Sahibi Damaklar (FSD) ‘ın son kampanyası. Fikir sahibi  damaklar ise  uzunca bir zamandır takip ettiğim ancak faaliyetlerine aktif olarak katılamadığım ama  her faaliyetlerini de  koşulsuz desteklediğim bir çalışma grubu. Kendi internet siteleri olan www.fikirsahibidamaklar.org ‘de kendilerini

“Kanaatimizce, şehirli insan, gece saat 10'a kadar açık kalan hipermarketlerin insanı tembelliğe iten konforu karşısında, satılan yoğurdun "gerçekten" yoğurt, ekmeğin "gerçekten" ekmek olup olmadığını düşünmeyi bıraktı ve nihayetinde, gıda yerine gıdaymış gibi yapan, büyük üreticilerin karını arttırma odaklı ar-ge çalışmalarının karşılığı, pek çok "endüstriyel" ürünü tüketir oldu. Biz FSD bünyesinde hızlı hayatın sebebiyet verdiği bu "gerçek gıdadan ayrı düşme hali"ne çözümler üreten aktiviteleri benimsedik. Çünkü hem şehirli kalıp hem de gerçek gıdalarla hayat kalitemizi yükseltebilecegimize inanıyoruz.” diyerek anlatıyorlar.
 
Lüfer koruma timi ise FSD’ın son kampanyasının  baskın timi. Yani apansız hiç beklemediğiniz bir anda balık hallerine, marketlere, restoranlara  vs… baskınlar yaparak lüferin boylarını ölçüyorlar ve 24 cm’den küçük lüfer satılmaması için gereken uyarıları yapıyorlar.
İstanbul Lüfere hasret kalmasın kampanyası için FSD’lar diyor ki;

   Bir derece eksik olsa yine olmaz, Su 99 derecede kaynamaz. 24 santimden küçük avlanırsa Lüfer,denize yumurta bırakamaz .Çinekop sarıkanat olacak, sarıkanat Lüfer...Tüm aile yasayla korunana dek, iş başa düşer...İyi bak, tabağındaki Lüfer24 santimden küçük olmasın.
İstanbul Lüfer'e Hasret Kalmasın Yanlış mevzuat, yanlış yasalar ve tüketim hızımız nedeniyle
Lüfer hızla yok oluyor.
   Öğrendik ki, 24 cm'den küçük Lüfer, yumurta bırakamadan avlanmış Lüfer'dir. Ve ne acı ki, bugün Lüfer avlama alt sınırı 14 cm'dir. Yani, yumurta bırakamamış Lüferleri avlamaya devam edersek,çok yakında denizde çinekop, sarıkanat ve Lüfer kalmayacak. Biz bu alt sınır yükseltilsin istiyoruz.Türlerin sürdürülebilirliğini kollayan,gıdanın geleceğine sahip çıkan yöneticileri göreve çağırıyoruz. Lüfer tüm bolluğuyla Boğaz sularına kavuşsun diye...
Bugünden tezi yok, 24 cm'den küçük Lüfer satın almıyoruz!


   Kısaca şunu ekleyebilirim sadece bir anlık bir yemek zevkimiz için gelecek nesilleri bu balıktan mahrum edemeyiz, buna hiçbirimizin hakkı yok. Bu yüzden 24 cm. den küçük lüfer almamalı ve restoranlarda yememeliyiz. Bunu yapanları da uyarmalıyız. Ayrıca benbir mutfak  şef, olarak ta belirtmeliyim ki 24 cm’den küçük lüferi pişirmemekteyim ve tüm şef arkadaşlarımı da bu hususda daha hassas davranmaya  davet etmekteyim. 
   FSD, herkese açık bir grup, isterseniz onlarla birlikte hareket edebilirsiniz, dilerseniz de faliyetlerinden haberdar olup onları destekleyebilirisiniz. Bu arada grubun başında bulunan ve tüm işini gücünü bir tarafa iterek kendisini bu işe adayan Sayın Defne Koryürek’e gelecek nesillerimizin ve çocuklarımızın gıdasını bizden fazla düşündüğü için sonsuz teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunmak isterim.
Ve FSD manifestosundan birkaç cümle ile yazımı noktalamak isterim,
Biz biliyoruz ki, gıdamız tehlikede ise, geleceğimiz tehlikededir. Gıdamızın ve çocuklarımızın geleceği bizim ellerimizde.Bugünden önlem almazsak, yarın, çok geç olacak. Yetişkin olarak sorumluluğumuz, çocuklarımıza mümkün olan en iyi, en temiz ve en adil geleceği hazırlamaktır. Bu minvalde, Biz biliyoruz ki, gıda yerel olmalıdır. Biz diliyoruz ki, geleneksel lezzetlerimiz korunmalı, paylaşılmalıdır. Biz diyoruz ki, cennet İstanbul ve çevresi, sürdürülebilir bir paylaşım esası ile korunmalıdır, kollanmalıdır. Bilinçli tüketim ile sürdürülebilir bir gelecek, çocuklarımızın hakkıdır.”

“Gerçek gıda iyi, temiz ve adil olandır.”

Yazıya desteklerinden dolayı Defne Koryürek’e teşekkür ederim.

Kaynakça
      -     fikir-sahibi-damaklar@googlegroups.com


24 Ocak 2012 Salı

Bir günde beş bin yıl, YALVAÇ

 
yeniden eskiye seyahat yazılarım Yalvaç'la başlıyor...

Gerçekten de öyle, bir günde yalvaç’ta 5000 yıllık bir gezi yapabiliyorsunuz. Yıllardır görmek istediğim yerler listemde duruyordu. Ancak fazla durduğu kanaatindeyim çünkü şimdiye kadar birkaç kez gitmeliymişim diye de hayıflanıp durdum gezi boyunca da..
Uzun zamandır gördüğüm en yeşil şehirdi, her apartman, her ev ağaçlı ve bahçeliydi. Apartman diyince hepsi 3 katlı oda ayrı vesselam. Birkaç kez gelinmeli derken mevsimleri düşündüm, ben sonbaharda geldim her yer çok güzeldi, ya ilk bahar diye de geçirmedim değil aklımdan yada kar yağdığında nasıl olur diye ?
muhakkak birkaç gelinmeli diyerek de altını bir kez daha çiziyorum.

Geçmişine sahip çıkması, koruması, kollaması, nereden geldiğini bilmesi şehir bambaşka yapıyor. Şehir her tarafında bu itinanın etkilerini görüp yalvaçlıları tebrik etmemekte mümkün değil ama  bu kadar çabanın arkasında duran belediye başkanı sayın  Tekin Bayram’ın tüm bu işlerin yapıcısı olarak ta belirtmemde fayda var. Yaptıkları, yeni projeleri ve yapacaklarıyla tarihi kentler birliğinin merak ve taktirle izlenilen kurucu başkanlarından biri, çabalarıyla yalvaç bambaşka bir yer olmuş, dilerseniz ufak bir gezi yapalım kentte..
   
Pisidia antik kenti ve başkent Antiokheia
Yalvaçın 1 km kuzeyinde bulunan kent 47 hektarlık bir alana yayılmış olan kent M.Ö 300 yılları civarında yapılmıştır. Izgara planlı olan kentte, Agustus tapınağı, roma hamamı, tiyatro, st. Paul kilisesi, merkezi kilise, kuzey kilise, tiberlus meydanı, nympheum antik kentte şimdilik bilinen yapılar.
2000 sene önce yapılan 5000 kişilik tiyatroyu görünce aslında sanatın çocuğu olmalıydım diye de düşünmedim değil….
Yalvaç müzesi
Türkiye’de gördüğüm müzeler içinde en etkileyici olanlardan biri diyebilirim. Müze, Tokmacık yöresinde ortaya çıkan 8 milyon yıllık fosillerden, pisidia’dan bulunan heykellere,  men kutsal alanından kalıntılardan, yakın geçmiş yüzyıllardan eserlerle yalvaç tarihinin resmi geçiti gibi. Muhakkak görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle 4 cm’lik bir roma kupası var ki bence gerçekten Türkiye’de görülmesi gereken eserlerin başında geliyor. 

Tarihi  Çınar
800 yıllık bir tarihi çınar etrafında arastalar, karşısında 14.yy’dan devlethan  camisi  birde kulpsuz fincanda sade türk kahvesi. Yalvac’ı özetliyor gibi… 800 yıllık her şeyin şahidi bir çınar, şehri tüm ypraklarıyla nüfus ediyorsunuz.

Mahalle fırını
Yalvaç’ta eski bir gelenek hala devam ettiriliyor.  Her mahallede ayrı ayrı mahalle fırınlarını var bu mahalle fırınlarında sandığınızın aksine ekmek yapıp satılmıyor. Her fırının bir ustası var. Evin hanımı hamurunu hazırlıyor yada fırında hazırlıyor. Fırında yakacağını da yanında getiriyor ve ustaya teslim ediyor. Usta yaptığı ve pişirdiği her 15 ekmekten birini emeği karşılığı alıyor. Evinizde ekmek yapmazsanız bu ekmeği fırından satın alıyorsunuz ancak bu pek hoş karşılanmıyor. Bu ekmeği aldığınızda ya evinde zahiresi yok yada hanımı maheretli değil deniyor. Ayni şekilde dışarıda yemek yemekte son zamanlara kadar ayni sebeplerden ötürü hoş karşılanmıyormuş.
Mahalle fırınında kullanılan malzemeler
Tekne, hamur yoğrulan ahşap kap
Esiran , hazırlanan hamuru tekneden kazımak için kullanılan çelik kürek
Hamurbezi, pamuklu olup hamur dinlenirken üstüne serilen bez.
Fırın küreği, ekmeği fırına sürüp çıkartmaya yarayan sert ağaçtan yapılan haşap kürek
Sönge, fırının iç temizliğinde kullanılan paspas
Gazel, yakacak olarak toplanıp saklanan ağaç yaprakları
Uğra, un taşımak için kullanılan ahşap kase
Kanca, tahta sırık ucunda demir, ateş karıştırmak için kullanır.
Doğal maya, daha önce yapılan ekmek hamuru.
Mahalli un, yerli halkın kendi tarlasından elde edilen ve su değirmeninde öğütülerek yapılan un.

Yalvaç mutfağı
Yalvaç’ın sebzeleri, meyveleri ve bereketli toprağı mutfakta etkisini fazlasıyla göstermiş. Yalvaç çeşit çeşit ekmekleri, kuru sebzeleri, süt ürünleri, basılmış peynirleri, saklama yöntemleri ve  kışlık hazırlıklarıyla da tam bir mutfak şehri. Her mevsimin ayrı bir hazırlığı var. Her zaman üreten, yaratan, maharetli  bambaşka bir mutfakta cabası, gelelim mutfağa…
  
Yalvaç ekmeği
Un, su, tuz maya ile hamur tutulur. 1 saat dinlendirildikten sonra ramazan pidesi şeklide açılan hamur taş fırında kızarana kadar pişirilir.

Hamursuz
Un, su tuz ile hamur tutulur. diğer yanda tahin ve erimiş tereyağı karıştırılır. 2 saat dinlenen hamura tereyağı ve tahin ilave edilip açılır. Fırında kızarana kadar pişirilir.

Yoğurt katığı
Yoğurt tuzlanır ve bir kaç gün temiz tülbentte süzülür. Süzülen yoğurt bezlere serilir ve iyice kurutulur. Kuruyan yoğurt bezlere sarılarak serin yerde  saklanır.

Kuru et (bastırma- pastırma)
Özellikle kuzu yahut keçi eti 5- 6 saat suya ıslanıp kanı çıkarılır. Daha sonra kanı çıkarılan et tuza yatırılır. 3-4 gün bekletildikten sonra ağaçlara asılır ve 10 -15 gün kuruması beklenir.bu esnada üzerine tülbent serilerek temiz kuruması sağlanır.  Kuruyan et bezlere sarılarak serin yerde muhafaza edilir.

Yalvaç Keşkeği
Kuru et, buğday ve nohut  ayrı ayrı sabahtan ıslanır. Daha sonra toprak küpe kuru et, nohut  ve buğday konulur. Akşam fırın kapanırken fırına verilir ve sabah kahvaltısında fırından çıkarılır. Keşkek fırındayken fırında ateş olmamalı köz haline gelmiş olmalıdır. Fırından çıkarılan keşkeğin üstü kurumuştur ancak bu kısmı en sevilen yeridir.

Boranı
Kabak küp küp doğranıp yayvan bir tencereye konarak üzerine biraz su ilave edilip ateşe konulur. Kaynamaya başlayınca üzerine birkaç kaşık bulgur ilave edilip bulgur pişene kadar kısık ateşte tutulur. bulgur pişince altı kapatılır. Bir kase süzme yoğurt çırpılıp altı kapanan yemeğe yedirilir. Üzerine yakılmış kaymak dökülerek servis edilir.

Patlıcan dolması
Kuru patlıcan ıslanır. Kuru et kuşbaşı doğranır, salça ve yağla kavrulmaya başlanır. Üzerine ıslanan patlıcan ve su konulur. Bulgurda ilave edilip lapa kıvamında servis edilir.
Yöredeki tüm kuru sebzelerle etsiz yada kıymalı olarakta yapılır.

Yalvaç Kaymağı
Manda sütü sağılır. Sağılan süt tülbentten süzülür. Bakır leğene konan süt ateşe oturtulur ve kısık ateşte kaynamaya (50 – 55 derece)bırakılır üzerine kaymak birikmeye başlayınca altı kapatılır. Soğutulduktan sonra dolaba konarak 1 gün bekletilir. Dolaptan çıkarılan süte tekrar çiğ süt konulup bir kez daha kaynamaya bırakılır. Üzerinde kaymak birikmeye başlayınca altı yine kapanır ve soğumaya bırakılır. Bakır leğen soğuyunca dolaba konur ve 1 gün sonra jiletle kesilerek kaplara alınır.

Kesmik
Çiğ süt yoğurt suyu ile kestirilir. Süzülüp kesmik alınır.

Kesmikli baklava
Klasik baklava hamuru tutulup yufkalar hazırlanır. Hazırlanan baklava yufkaları tepsiye serilir, arasına kespik koyulur ve fırında pişirilir. Şerbeti dökülüp servis edilir.

Kespikli güllaç
Güllaç yufkası ıslanır ve arasına kespik koyulur. Küçük rulolar haline getirilip tepsiye dizilir. Üzerine ılık şekerli süt dökülerek servis edilir.

Haşhaşlı pelte
Haşhaş su ile tencereye konur ve ezilerek kaynatılır. un ve pekmez ilave edilip muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir. Soğutulup ceviz içi ile servis edilir.
  
Teşekkürler
Belediye başkanı sayın Tekin Bayram ve belediye Kültür işleri müdürü arkeolog Ercan Kafafçı’ya geziye eşlik etmeleri ve anlatımları için çok teşekkür ederim.


Adresler
Gündoğan İkbal Pastanesi
Belediye sarayı zemin katı no:11 Yalvaç tel: 246 441 82 55

Bal – Kaymak kaymakçı
Eski belediye cad. no:40 Yalvaç

Uyaroğlu Fırını
Belediye sarayı altı no:2 Yalvaç






22 Ocak 2012 Pazar

YILIN EN İYİ YEMEKLERİ ' 2011



Şefin tavsiyesi ile yılın en iyi yemekleri…

Her sene olduğu gibi bu senede geçen sene yiyip damağımda tatları hala duran yemekleri sizler için kaleme aldım. Hatırladıkça ağzım sulandı diyenbilirim. Yolunuz düşerse muhakkak uğrayın hatta oraya gitmek için seyahat edin derim….


Bursa Mustafakemalpaşa Peynirci atadan
Dört kuşaktır peynirci bir aile, küçük bir dükkan, küçük olduğu kadar gastronomi için büyük çok çok büyük bir dükkan…bir simit alın ve gidin derim gerisi orada çokta yazacak bir şey yok. İnsanı Bursa’da yaşattığına şükrettiriyor.
Adres
Kemalpaşa Cad. No:12 Mustafakemalpasa /BURSA.

Bursa Karacabey Refik Ustanın Lokantası
Refik usta’nın lokantası gastronomi geçmişinizi tümden unutturabilir. Bekletiniz olamadan soğan halinin içinde küçük bir lokantaya gidiyorsunuz. Masaya oturunca masanız birden birer birer dolmaya başlıyor. Kendinizi rüyada hissettiren yemekten sonra kestane revağında kabak tatlısıyla ayılıyorsunuz. Yediğim her şey çok çok başarılıydı. Refik usta gibi bir ustayla ayni mesleği yaptığımdan dolayı işime saygım daha da arttı. ne diyebilirim, buraya seyahat edin !
Adres
Karacabey soğan hali/ Karacabey/Bursa

Konya Beyşehir Balıkçı Erol
Beyşehir hayranı olduğum bir yer, yediğim yemediğimle pek ilgilenmedim. Şehrin büyüsü sizi kendine öyle bir çekiyor ki ne yediğinizi bile hatırlamıyorsunuz. Aslıda tam olarak böyleydi ta ki balıkçı Erol’la tanışıp sayın Nevin Halıcı’yla beraber Erol’un bizim için yaptığı kaymaklı sazanı yiyene kadar….şimdi benim için kare tamamlanmış oldu. gözümden, gönlümden çıkmayan Beyşehir artık damağımdaydı da…
Adres
Köprübaşı / Beyşehir

Mersin Silifke Karsambaç
Memleket meselesi projesi kapsamında gittiğim Silifke’de kaldığım otelin önüde kermes alanıydı. Kermeste hepsi yöreye ait birbirinden lezzetli yemekler vardı. Ancak toroslardan getirilen karın üzerine dökülüp servis edilen pekmezin yada karsambacın bu yıl yediğim en iyi tatlı olduğuna eminim. El yapımı pekmez ve toros dağlarının karı daha doğalı ve lezzetlisi olamazdı. Gittiğinizde denk gelir misiniz bilmem ama umarım denk gelebilirisiniz.
Adres
Silifke meydanı

Çanakkale Yalova Balıkçısı
Daha öncede yazmıştım Türkiye için önemli bir balık restoranı olduğuna inanıyorum. Otlar, zeytinyağlılar, balıklar, deniz ürünleri, manzara ve daha neler neler….ahlat sirkesinde füme, soslu midyeler, lakerdalar….gerçekten hem marmarada hem de ege’de olmasın tüm avatajlarını mutfakta başarıyla kullanan enfes bir restoran muhakkak gidi hatta Çanakkale’ye bu restorana gitmek için seyahat edin. Bu sene yemek yediğim en iyi restorandı diye de bildirmek istedim.
Adres
Yalı Caddesi Gümrük Sokak No:7 Merkez,Çanakkale Türkiye

Kilis mahalle kasabı  Kilis tava
Kils ve kasapları gerçekten çok iyi alalade bir gün kasaptan fırına giden lahmacun yada tavanın tadına doyamazsınız. Yaz aylarında gittiğim kilis’te mahalle aralarındaki kasap ve fırınları gezerken rastgele girdiğim bir kasapta yediğim Kilis tava’yı bu yıl boyunca hep ara ara hatırladım.
Adres
Kilis’te herhangi bir fırın yada kasap

 Kars Kadıneli Lokantası
Yılın başında gittiğim Kars’ı bu yemekler sayesinde yıl boyu hatırladım. Aslında ev daveti  ve kaz yapmak için gitmiştim yaptıklarımız ve yediklerimizde inanılmazdı. Ama kendi içinde başka bir hikayesi olan Kadıneli restoranda yediğim her şey çok lezzetliydi. Piti en favorim olurken hınkal, üzümlü pilav ve diğerleri hepsi birbirinden iyiydi. Kars’a giderseniz muhakkak uğrayın derim.
Adres
Halit paşa caddesi no: 97 Kars

Adana Kebabçı Mesut
Adana kebabı listemi değişmesine sebep oldu. gece gündüz yesem bıkmayacağım bir yemek olan adana kebabı mesut’ta gerçekten çok beğenerek yedim. Yerken de bir yandan tekniği ile acayip bilgiler aldım. Adana da veya yakınlardaysanız muhakkak uğrayın derim.
Adres
Karacaoğlan Cad. Kocavezir Man. 23 Sk. No-A (Eski Sebze Hali Civarı) Adana

Ankara Yörükhan Güveç  
Bilkent üniversitesinde “yemekte tarih var” isimli konferanstan sonra değerli hocalarım Evlin Otman ve Hakan Kırımlı ile beraber gittiğim, kendi sebzesi ve otlarını yetiştiren muazzam restoran. Ankara’daysanız hemen aramaya başlayın, o gün ne taze ne güzelse o masanızda hepsi birbirinden iyi muhakkak ufak porsiyonlarla bol tadım yapın.
Adres
7.Cadde 29/8 Pazar Yeri Karşısı Aşağı Öveçler / ANKARA

Kayseri Kaşıkla Restoran
Mantı neymiş yeniden hatırladım. Yediğim her şey çok çok iyiydi. Sucuk içi, içli köfte, su böreği, yaprak sarması, yağlama ve nihayet mantı ders gibiydi. Kayseri’e yolunuz düşerse kaşıkla  mantı tadını size tekrar hatırlatacaktır. Bence Türkiye’nin en iyi mantısı …
Adres
Alparslan Mh.Bahar Cd.(Kayseripark AVM'ye 150 m. mesafede) No:43/A Kayseri 


Not:
1 her hangi bir sıralama yapılmamıştır.
2 damak tadı değişken olduğu için bu benim için en iyilerdir.