“…
Ah Bosna ah,
On dokuz kaynaktan
gelen sularını içsemde
Yangınım sönmez,
Ah Bosna ah,
Üzerinden on dokuz
yıl geçse de
Acım hiç dinmez…”
Ne kadar geç gelmişsen o kadar pişman oluyorsun. Savaşın
izleri gitgide azalsada aslında her yerde durduğunu görüyorsun. Bazen bir evin
dökülmüş sıvasında bazen bir anıtta
bazen de apansız karşına çıkan ve herkesin ölüm tarihinin ayni yazılı olduğu
bir mezarlıkta rastlıyorsun savaşa… En çok karşılaştığın yerse insanların
gözleri oluyor, acıdan tutulan dilleri ve tüm korkularıyla bakıyorlar sana.
Bosna şimdiye kadar görüğüm yerler içinde en etkileyci
olanlar asındaydı. Gezerken, yerken, içerken yahut gülümserken birden aklına
geliyor ve boğazın düğümleniyor. Bir yandan kendini sokaklarına atarken diğer
yanda koca kalabalıkta yalnız kalıyorsun. Ve tüm bosna’yı büyük bir hüzünle geçiyorsun…
Genel hayat
Bosna’da 3 cumhurbaşkanı (sırp, hırvat ve Boşnak) ve 11
Başbakan’la yönetilen 3’lü kanton. Bunun nedeni de açık; istikrarsızlık talebi
Kimin kim olduğunu en azından turist olarak pek anlamıyorsun
ama aralarındaki bu zoraki ilişki herkesin yüzüne yansımış, kimsenin diğerini
pek sevdiğini sanmıyorum. Yapılanlar doğal olarak unutulamıyor ve istemesende
sevmesende ayni yerde yaşıyorsun. Gerçekten herkes için çok çok zor bir hayat.
Savaştan çıkmış ve fırladığı okun ivmesiye tutulamayan
hayatlar, korkudan hala evden çıkmayan insanlar, balkonunda oturmayan evler ve bu evlerle dolu
şehirler, katliamın ve soykırımın fotoğrafları ile dolu müzeler, ecdadın şehirleri birleştirsin diye
yaptırdığı köprüler ve nihayetinde insanları ayıran nehirler…
Saraybosna
Bosna’nın başkenti, her yeri ile kendine has yeşillikler ve
sular içinde rüya gibi bir şehir. Özellikle Osmanlı’nın etkilerini Başçarşı
bölgesinde daha da net gözlemliyorsun. Osmanlı’nın elinden çıkmış olması ve
üzerinden geçen koca bir savaşa ragmen hala ayakta ve hiç bir değişime
uğratılmadan korunmuş, ne alaka diyeceksiniz ama aklıma uzay çatıyla kaplanan
Bursa kapalı çarşı geliyor “ne alaka” diyorum.
Herşeye ragmen Bosna’da tarih bu kadar özenle korunurken bizde gitgide
kimliğinden uzaklaştırılıyor. Aslında merakta etmiyor da değilim çarşılar mı uzaklaşıyor kimliğimden yoksa ben mi ? pek
anlayamıyorum.
Mostar
mostar köprüsü |
Ne desem nasıl anlatsam boş şehrin her hangi bir yerinden
Mostar köprüsüne baktın mı ne olduğunu anlıyorsun.
Harcında su ve çimentodan daha fazla besmele ve sabır’ın
olduğunu söylüyor fotoğraflarına bakarken bir arkadaşım, pekte üstüne bir şey
demeye dilim varmıyor.
potiçelli kalesi |
Potiçelli
Osmanlı’nın 1444’de adriytik’te aldığı son nokta. Yaşarken
gördüğüm en etkileyici yerlerden biri zaman 1400’lerde durmuş sende zaman
makinesi ile geri gelmiş gibi hissediyorsun. Defalarca gideceğime adım gibi
eminim.
BOSNA MUTFAĞI
Aslında genel olarak sadece yemek için seyahat etsemde bu
ilk Bosna ziyaretinde bu hususu biraz es geçtim. Çünkü defalarca Bosna’ya
gelecek ve yediklerimi en nihayet fazlasıyla yazacağımı biliyordum. Ama yine
bahsetmek istediğim çok önemli husular var
Cevapiçi
dünyanın en güzel köftesi |
Çok net söylüyorum, hayatımda daha iyi köfte yemedim. Gerek
eti gerek pişirme tekniği gerek yanında ki ekmeği gerekse onu bambaşka yapan
kaymakla servisi
Ile bir başyapıt. Bosna’ya sadece bu köfteyi yemek için
defalarca gelebilirim. Aslında her yazdığım yemek hakkında detayları muhakkak
ayrıntıları ile beraber yazarım ancak bu sefer hepsini es geçtim detayların
tamamını bir sonraki belki de daha sonraki bir sefere bırakıyorum. Bosna’da
özellikle doğası itibariyle et ve süt
ürünleri bambaşka yanı sıra gelişmeyen endüstri, hurdanın hilenin olmaması ve
geleneksel üretim sisteminin devam etmeside mutfağının vazgeçilmez olmasınıda
önemli bir etken.
Ayran istiyorsunuz yogurt getiriyorlar “sulandırır mısınız?”
diyorsunuz biz “hile yapamayız diyorlar” varın gerisini siz anlayın.
Boşnak Böreği
dünyanın en iyi böreği |
Yerinde yemek önemli derim ya her zaman evet gerçekten çok
önemli eğer bu böreği dünyanın başka bir yerinde yapacak biri varsa şapkamı
çıkarırım. Hem yapım tekniği hemde malzeme açısından çok çok iyi. Malzemeyi
bulsanız ustasını bulamayacağınıza eminim.
Bosna’ya seyahat etmek için bu börek’re tek başına yeterli.
Bakır sinilere yapılan börek öyle bizdekiler gibi vıcık
vıcık yaplı değil kararında, içine kullanılan peynir, lor ve kaymak en tazesi
en lezzetlisi, kıymalı diyince ne olduğu belli olmayan soğan karması gibi değil
adana kebabı kıyması gibi parça parça ve kafi miktarda soğanlı, pırasalısı,
kaymaklı kabaklısı vs vs gerçekten bir
mutfak için başyapıt.
Bakır sini bir sac ayağının üstünde ehven kömür ateşine
konuluyor üzeri de başka bir bir bakır sini ile kapatılıp onun da üstüne ehven
ateşli kömürler ve kül konuluyor sonra yavaş yavaş pişmesi bekleniyor. Ben hep
ocaktan yeni alınan tepsiyi bekledim,
size de tavsiye ederim.
Soğan dolması ve
Sarma
Ben genelde daha az kıyma daha fazla pirinçli dolma yada
sarmalar severim ama burada tam tersi, lakin ustalık büyük…neredeyse arpacık
soğan büyüklüğündeki soğanlarla yapılan dolmada, ufak ufak sarılan sarmada
enfes. Tabiki yine yanındaki yogurt lezzet seviyesini kat kat arttırıyor.
Baklava
Bizimkinden biraz farklı , biraz daha kalın bir yufka ve her
yufka aralığında ceviz, üst ve alt katman farkı yok. Çok çok lezzetli, şekeri
karamelize edilerek kaynatılıyor ve bizim baklavadan daha çok kızartılıyor.
Rengi koyu kokusu hafif yanık ama enfes…bir
porsiyonla yetinmediğimi hemen belirtmek isterim.
bu esmerlik bende eskiden pekmezle mi yapılırdı acep ?
Sorusunu gündeme getirse de lakin bunun
cevabını da bir sonraki seyahate bırakıyorum.
soykırımdan sonra tasnif... |
Bosna Seyehati Farz oldu, teşekkürler...
YanıtlaSilGeçen yazdan sonra ikinci defa Bosna seyehatimiz olacak.Haftaya nasipse Saraybosnadayız eşimle.Bu sefer daha çok araştırarak ,dersime çalışarak, gideceğim.11 temmuzda srebranitsa nın yıldönümü,küçük bir aksilikten dolayı bir gün evvelsi dönüyoruz ama o tarihte orada olabailmeyi istemiştik.
YanıtlaSilSarayevo; koca Avrupa medeniyetinin öldüğünde,gömüldüğü şehir.Kırgındır.Şikayete alışmış insanlar olarak garsonların ilgisizliğinden şikayet etmiştim,ama sonra silkinip kendime gelince anladım ki,aslında şikayet etmeye hiç hakkımız yok.44 ay kuşatma altında kalmış ,dünyanın sessiz kaldığı,savaş,acı,katliam görmüş insanlar napsaydı?Yüzümüze,insanlığımıza tükürmediklerine şükretmeliyiz.Bir gezi programında izlemiştim,birkaç vatandaşımıza görüşlerini soruyorlar Sarayevo da-pek de bişey yokmuş,hırvatistana geçeceğiz dediklerinde içim cız etmişti.Saraybosnaya oranın tarihini,savaşı,acılarını bilerek gitmek,orayı tatil yerinden ziyade,hüznünü paylaşacak,ibret alınacak bir yer olarak görmek,anlamak için gitmeli.Sarayevo eller havaya tatil yeri değil.
Yazdıklarınıza katılıyorum.