27 Haziran 2014 Cuma

Hz. Peygaberin (SAV) sofrasından




Yemek, içmek, sofra ve oruç üzerine;

Oruç tutun sıhhat bulunuz.

Her kim kuru hurma bulursa onunla iftar etsin. Her kim ki onu bulamazsa su ile orucunu açsın. Su tahurdur.(temizleyicidir.)

Çok yemek yiyip su içmekten sakının. Bu hal bedeni harab eder ve hastalık getirir. Yemekte ve içmekte itidal üzere olun.israfdan sakının. Hak Teala çok yeyip içmekten semiz olan alimi sevmez.

Sizlerden biri elinde yemek bulaşığı olduğu halde yatıp uyur ve ona bir şey isabet ederse o kimse nefsinden başka kimseye kabahat bulmasın.

Yemeklerden öne elleri yıkamak, mucubi bereketidir. Yemekten sonra elleri yıkamak gam ve kederi giderir.

Hurma Üzerine

Hz. Aişe rivayet eder;
Peygamber SAV süd ile hurmaya etyabin derlerdi. “

hz. Hasan rivayet eder;
Cebrail  geldi peygamber’e SAV
- ya Muhammed hurmalarınızın iyisi Berni’dir dedi. “ (hicaz ellerinde yetişen bir tür hurma)

Ebu Hüreyre rivayet eder;
SAV buyurdu;  Acve cennetten gelmiştir. O ağızlara şifadır. Acve cennet de olan yemişlerden bir yemiştir.”


Ebu Naim Hafız rivayet eder;
“Behl kabz eder. Fakat hurmayla karıştırıp yense zararı olmaz. Behl hurmanın koruğuna derler. Henüz yeşildir. Ne zaman alacalansa Püsün derler. Ne zaman tamama erişse Rubad derler. Ne zaman kurusa Temr derler


YEMEKLER

HERİSE

250 gr haşlanmış buğday
250 gr haşlanmış kuzu kuşbaşı
100 gr tereyağ
1 tatlı kaşığı tane kimyon
kaya tuzu

Buğday ve eti beraber 1 saat  tuzuda ekleyerek döverek pişirin. Yemeği büyük bir servis tabağına alın ve ortasına bir çukur açın.
Tereyağını yakıp kimyonla beraber yemeğin ortasına koyup servis edin.

Huzeyfe rivayet eder;
SAV buyurdu; “Cebrail bana herise yedirdi.”

Ebu Hureyre rivayet eder;
SAV buyurdu; “Cebrail bana cennetten herise getirdi.”


KİMYONLU MERCİMEK LAPASI

1 su badağı mercimeği
7 su bardağı su
1 yemek kaşığı pirinç
1 yemek kaşığı ince bulgur
1 çay kaşığı kimyon
1 çay kaşığı limon tuzu
1 adet kıyılmış kuru soğan
yarım çay bardağı zeytinyağı
kaya tuzu

Mercimek, su,tuz, bulgur ve pirinci bir tencerede 30 dakika pişirin. Limon tuzunu ekleyin.
Soğanı zeytinyağında yakın ve yemeğe ilave edin. Kimyonu ekleyip servis edin.
Ebu hureyre rivayet eder;
SAV buyurdu; “geçmiş peygamberlerden bir peygamber kavminin gönül katılığından hak teala hazretlerine şikayet buyurdu.”
Hak Teala buyurdu;
kavmine söyle mercimek yesinler. Mercimek gönlü yufka gözü yaşlı eder. Ve o veliler yemeğidir.”

Sa’lebe Bin Süheyl rivayet eder;
“insanın midesine girdiği halde bozulmayan ve değişmeyen nesne tohumlardan kimyondur.”


ZEYTİNYAĞLI TURUNÇLU KEREVİZ

1 adet kereviz
1 adet turunç suyu
yarım adet dilimli turunç
yarım su bardağı zeytinyağı
1 adet iri doğranmış soğan
yarım su bardağı su
1 çay kaşığı şeker
kaya tuzu

Kerevizi irice doğrayıp soğanla zeytinyağında hafifçe kavurun. Kalan malzmeyi ekleyip 30 dakika kısık ateşte pişirin. 3 saat soğutup servis edin.

Enes Bin Malik rivayet eder;
SAV buyurdu; “kardeşim Hızır denizde ve İlyas’da karada yürür. Yılda bir kez Mekke’de buluşurlar. Kereviz yerler ve zemzem içerler. Gıdaları odur. Başka şey yemezler.

Ebu Musa Eşari rivayet eder;
“Kur’an okuyan mü’minin durumu turunca benzer. Yemeği iyi ve kokusu da gönüle safa verir.”


BAL ŞERBETİ

6 su bardağı su
6 kaşık bal
1 adet dilim limon

1 bardak ılık suda balı erit. Üzerine 5 su bardağı su ekle.  limon dilimleri ilave edip dolapta beklet soğuyunca servis et.

Hz. Aişe rivayet eder;
“Peygamber SAV’a şerbetlerin iyisi bal idi.”
SAV buyurdu; “bal yiyince gönlüm sevinir, gözümü aydınlatır, cila verir.”

SAV buyurdu; “her derde deva eylemekte baldan (şerbetinde) üstün nesne yoktur.”

“Helal kazanılmış para ile bal satın alınır ve yağmur suyu ile beraber içilirse şifadır.”

“iki şifaya devam ve mülazemet ediniz. Bunlardan birisi bal, diğeri de Kuran-ı Kerim’dir.”

Tüm tarifler çok yakın zamanda kitapta…

Hayırlı  ramazanlar.


26 Mayıs 2014 Pazartesi

Pekin'de 4 gün




Pekin zor bir şehir, gelen için,kalan için, yaşayan için, bir Çinli için, insan için, zor bir şehir... 
sanki mutsuzlar, buda beni etkilemedi değil... belki bu yüzden karamsar bir yazı oldu . Birde bende bir daha gelmem heral hissi uyandırdı,  çok garip.
Sanki çok çalışıyorlar, az kazanıyorlar, mutsuzlar, kalabalıklar, sakin  bir yer yok, tempo yüksek .. Ne diyim etkiledi beni ilk kez böyle bir yerle karşılaştım. Neyse...

Kalabalık 
Pekinin günlük nüfusu 40.0000.000, Çin'de 60.000.000 şehirler de var hatta ilçe olarak en küçük ilçeler 1.0000.000 civarında 
Çin'de yaklaşık 1,2 milyar insan yaşıyor ve toplam 55 ayrı ırk var. Bana göre herkes çinli ama uzun kalınca ayıredebilir hale geliyormuşsunuz. 
Çin metrosunda şöyle bir ilan gördüm, "Çin metrosuna ilan verin çünkü günde 400.000.000 kişi biniyor" yazıyordu :) 

Trafik 
Tahmin edersiniz ki bu kadar insan trafik yaratır, arabalar hafta içi son rakamına göre trafiğe çıkıyor. Taksi ise başlı başına bir sorun.

Taksi 
Pekinde taksi ile gezebilirsiniz taksi ucuz ama gideceğiniz yere varırmısınız bu bence çok net değil ;) pekinde yaklaşık 30 kmlik bir taksi seyahati için 120 yen ödersiniz (yaklaşık 40 tl)
Pekin'de taksiciler ingilizce veya başka bir dilden haberdar olmadığı gibi Çince harici bir yazıda okuyamıyorlar bu sebeple gideceğiniz adresin ingilizce ve latin alfabesi ile yazılı değil, çince yazılı olması çok çok önemli bir husus. Çince yazılı olması o adresi bulacağınız anlamına da gelmesin bu arada. 
Yanı sıra taksi  bulmak, binmek, razı etmek de cabası... Şimdiden kolay gelsin 

Hava ve kirliliği 
Çinde özellikle mayıs ve eylül arası hava çok sıcak ve nemli, bu mevsimler şartları biraz zorlayabilir.  Sıcaklıktan daha önemli sorun ise hava kirliliği;
Dünyanın en kirli havasına sahip 20 şehrin 16'sı Çin'de...

Pazarlık ve alışveriş 
Çin alışveriş cenneti sayılabilir yada alacak bir şey bulamazsınız. Markalar, sahteleri, kaliteleri kafanızı hep karıştıracak. Pazarlık önemli bir husus 450 yen istenen herhangi bir şeye 50 yada 75 yen fiyat biçin zira ederi bu ! 

pekin starbucks'ın yerel duvarı
Yerellik ve global tüketim üzerine;

Aslında uzun zamandır dünyanın her yeri açılan ayni dükkanlardan çok sıkılmış; yerelliği, gelenekselliği korumadığı içinde buna çok karşı çıkmıştım, en azından kendi kendime !  ama  bu fikrimden de yüzde yüz eminde değildim. Pekinde kafamda bu sanki iyi bir şey dediğimi duydum, sonra kendim de şaşırdım. Aslında böyle düşünmeme sebep olan şey standart bir soda yada su , bir kupa kahve ve bir dilim kekten kaynaklandı. Hala kafam karışık, evet yerellik önemli ama, aması falan da yok kafam çok karışık şu sıra yada ben artık global tüketim esiriyim. 

Hakkasan ve Çin mutfağı üzerine
Eğer sizde Çin mutfağına hakkasanda başladıysanız seviye yüksek sizde o halde derim. O yüzden Pekin'de  gezerken bu seviyeyi biraz aşağı çekin derim. Özellikle pekin ördeğini Pekin'in en iyi lokantalarında  test ettim benim için sonuç en iyisinin Pekin'de değil Hakkasan'da olduğu

Sabah kahvaltı 
Sakın öyle peynir, ekmek, domates vs beklemeyin. Yıllarca Çine gidenler yanına peynir, zeytin alsınlar nasihatlarına kızmış yahu olur mu demiştim. Alın derim benim 4 günde fikrim değişti ;) 
Boazı
buyrun masaya :) 
Kahvaltı için buharda pişmiş yumruk büyüklüğünde mantı, etli, yumurtalı, sebzelisi var.
Çorba
Mercimek falan değil tabiki, yumurtalı, erişteli,et yahut tavuk sulu, sebzeli...
Roucianbing
Hamur içinde kızarmış yumurta, marul, sos hamburger gibi yani. Tavuklu ve etliside var.
Yolda süt ve Pekin yoğurdu
Pekin'de heryerde her şekilde yemek yeniyor, mağazada, alışverişte, işte, bayide, tualette...ben gördüm. O yüzden yolda süt ve yoğurtta tüketilmekte, yanlız yoğurt şekerli
 
öğlen yemekleri
Genel olarak sabah ve akşam daha önemli bir öğün, öğlenler geçiştiriliyor yada ufak çin lokantaları yada satıcılarında ne isterseniz yiyebiliyorsunuz. 

Akşam yemeği
Pekin'de akşam yemeği önemli, evde de yemek pek pişirilmediği için tüm aileler yemek yemek için dışarı çıkıyor. Kimileri lüks lokantalar, kimileri  sokak satıcıları yada akşam yemek pazarlarının  tezgahlarda karın doyuruyor. 
Şu yemek pazarı işi biraz mide gerektiriyor desem kızmazsınız umarım. Kızaran ve yanan yağ kokuları içinde yanınızda oturan birinin canlı canlı şişlenmiş akrep, yarasa, börtü böcek daha yazamayacağım bir sürü şey yemesi sizi gerçekten kötü etkiliyor. 
Valla 3. gün  La pizza'ya gittim süper bir pizza yedim ve pişman değilim. 
Quanjude ördek için en popüler adres, bir çok şubesi var ve hep dolu bence iyi ama uçurmuyor.
Uygur lokantaları Türkler  tarafından fazlaca beğeniliyor ama pes etmeyin derim.
Lamian, iri kesilmiş hamur,et, yeşil soğan, xiancai..pek seviliyor 
Çuar, bizim dürümcüleri düşünün, şişte tavuk, balık, deniz anası vs vs. ne bulursa ızgarada pişiriyor sizde dürmeden şişte yiyiyorsunuz ;) 

Tatlı 
O ne yahu ? 

Çin seddi
Yapımı, onarımı hanedandan hanedana ve onlarca yıl devam ediyor. Yaklaşık 1.000.000 kişi yapımı esnasında ölüyor ve altına gömülüyor. Çinliler şimdilerde kabul etmesede Türk ve Moğal istilalarına karşı yapıldığı aşikar. 8000 km ve dünyanın 7 harikasından biri...


Koku
Valla  yılladır kokuyor kokuyor denirdi de pek kulak asmazdım. Pekin'de sokakta çok yemek yendiği için şehir gerçekten kokuyor bu kokunun sahibi Cudofu, yani cudofu bitkisinin soya ve yanmış yağla kızartılması... Gerçekten fazla kokuyor. Bu konuda empati yapmak istedim sürekli,  Çinliler Antepe gelse,  lahmacuncu yada kebabçı önünden geçerken kokuyu duysa bizim gibi yazar mı ? Bilemedim cevabını... 
yasak şehir 

Yasaklar  
Blogspot yasak
Facebook yasak
Twitter yasak
Youtube yasak
Google yok 
Basın özgürlüğünde de dünyada 175. sırada olan  Çinden sonraki ülkelerde sanırım basın da yok. 



THY Comfort Class
Bu seyahate THY'nin misafiri olarak gittim ve şimdi dönüş yolunda  bu satırları yazıyorum. Uçak kalkınca tertemiz beyaz sıcak bir  el havlusu ile kendinize  geliyorsunuz. Sonra içeceğiniz, aperatif başlangıçlar ve çerezinin ikram ediliyor. Ardından yemek servis başlıyor;

Porselen tabaklarda binlerce metre yükseklikte başlıyorsunuz yemeğe çift çatal bıçak takımı ve bez peçetelerle... Sonra bir sonraki öğüne kadar dilerseniz ara ara servis devam ediyor. Yatmak isterseniz koltuk bir uzanma koltuğu halini  alıyor ve sizde uykuya dalıyorsunuz ta ki bir sonraki servise kadar ;) birde çorap, dişmacunu ve fırçası, losyon, lıpstick, terlik,battaniye, yastık... Vs de koltuk cebinizde duruyor. Bence çok çok yüksek bir standart hele servisdeki güleryüz !!!    

19 Mart 2014 Çarşamba

Kısa bir İsviçre turu...


İsviçre daha önce içinden geçtiğim ama pek gezmedin bir ülkeyedi. Fransa'dan aldığım vizeyi bahane ederek istanbul'dan  direk Basel'e uçtum. Zira Basel havalimanı İsviçre'de olsada Fransa ve Almanya'ya çıkış  kapılarıda  vardı. (Vizemi yenilediğim ve ilk çıkış kuralından dolayı Fransa tarfından giriş yaptım.) Avrupa'da olmanın en iyi yanlarında biri bu diye düşündüm ;)

Gümrükten  geçip kapıdan çıkarken dikkat etmeniz gerek zira havalimanından sağ kapı sizi İsviçre Basel'e çıkarıyor diğer kapı ise Fransa Mulhouse'e ;)
Daha önce gideceğim ülkelerle alaklalı okur, çalışır en azından restoran bulmaya çalışırdım. Bu seyahatte niyeyse hiç birini yapmadım ama hiç de bir şey kaybetmediğimi belirtmek isterim. Çünkü isviçre araba ile gezerken sağa sola bakınarak fevkalede zaman geçirilen bir ülke ;))

Havaalanından arabaya atladığım gibi Basel'i geçerek çıktım yola...

İsviçre için kısa notlar;

-    Araba ile gezmek bence çok iyi bir fikir.
-    Araba ile gezmek için özellikle başka ülkeden geçecekseniz arabanıza vinyete (otoban geçiş kartı) almadan ülkeye giremezsiniz.
-    Vinyete yıllık 30 euro civarında
-    Luzern - İnterlaken arası enfes bir yol bir şeklide gidin.
-    İsviçre için uzak diye bir kavram yok Bern, Luzern, Zürih, Lozan, Neuchatel, Basel hep 50- 100 km lik mesafeler
-    Basel gördüğüm en güzel Avrupa şehirlerinden biri. Etrafını saran sular, arkasında duran Alpler, eski caddeler gerçekten çok güzel.
-    İsviçre Avrupa  ülkeleri arasında en pahalısı sanırım. -gerçi henüz iskandinav ülkerini görmedim- Diğer ülkelerle arasında sanırım iki kata yakın bir fark var, en azından komşularıyla...
-    Örneğin starbucks ta bir kahve 5 euro civarı da
-    Yine belirtmek isterim otoban marketleri de çok pahalı bir şişe su 3-5 euro arasında, marketten alıp arabanıza stoklayın derim.
-    Birde bu peynir olayı beni şaşırttı illa Fransa derdim ama sanki isviçre peynirleri daha iyi, hemen bir markette durun şöyle bir kaç güzel ekmek ve bir kaç çeşit peyniri de arabaya stoklayın, zira yolda sandviç yiyecek süper manzaralı duraklar var.
-    Market demişken beni baya şaşırtan bir olayda başta Koç ailesinin İsviçre'de Migros açmasıydı ;) meğer market İsviçrelilerinmiş ;)
-    Aklıma geldikçe eklerim şimdilik durum bu.
Neuchatel

Bern

EDİRNE köprüsü taştan...



















EDİRNE

”…
Bir yerde görürsen ki;
Ağır ve edalı akar
dal dal söğütleri öperek
samur üç belik gibi
               üç koldan sular;
müjdeler olsun efendim:
               Edirne'desin.

Mevsim, fasl-ı bahardır;
gecedir ve mehtap vardır.
Ve sen
bir kavs-ı kuzahta yürür gibi
               Köprüler'desin.

Ağzında kan kırmızı bir can eriği,
mehtapla beraber düşmüş gibi arza;
kızlar ki güzel,
dört başı mâmur ve murassa.
Sevdaya tutulmak bile mümkün
               yeni baştan
söylemek kolay olsa eski türkümü:
"Edirne köprüsü taştan
Sen çıkardın beni baştan."

                           N. Akıcıoğlu


Food in life dergisinin “gastroway” projesi kapsamında düşdük yola, ben, derginin editörü arkadaşım Gökmen, ve şef arkadaşlarım Maximilian ve Alexis…istikamet Edirne, hep beraber yerel üreticileri gezeceğiz, yemekler yiyeceğiz ve yapacağız.
Konuğu olduğumuz Edirne ticaret ve sanayi odasıda her şeyi super planlamış tabelayı görür görmez bir mutluyuz ki sormayın. Hava biraz soğuk, kar serpintileri, meriç nehrinden akan sular belki de tam istediğimiz gibi,
Kış Edirne’si..

Selimiye ve Eski Cami

Selimiye adı üstünde 2. Selim’in adına yaptırdığı, Mimar Sinan’da 90 yaşında yaptığı ve “ustalık eserim” dediği sadece Edirne’nin değil Osmanlı’nın en önemli eserlerinden biri, nefes kesici, anlatılmaz ve tamamen başka bir “alem” in yapıtı.

Hemen yakınında ki Eski cami ise Fetret Devrinde yapımına başlanan ve 1414 de tamamlanan enfes bir Osmanlı camisi…ancak kapısından dışarı çıkarak gittiğiniz yüzyıldan geri gelebiliyorsunuz..

Badem Ezmesi ve Badem kurabiyesi

Edirne’nin bademi pek  meşhur bu sebeplede bademli tatlılarıda, yerel üreticilerden Keçicizade’yi ziyaret ediyoruz. 1939 doğumlu  firma sahibi Metin Keçeci karşılıyor bizi ve başlıyor anlatmaya;
Toplattığı Trakya bademlerini bir güzel soydurup dövdürüyor sonrada şerbetle bir güzel karıştırıp döküyor mermer tezgahlara, sonrası maharetli eller… hele ılıkken bir badem şekeri atıyoruz ki ağzımıza o ne rahiya sormayın derim.
Badem kurabiyesi ve Kavala Kurabiyesi ayni mi ?
Aslında ben ayni sanıyordum ama arada farklar var, Badem kurabiyesinde bademden başka aroma yok ve kabartma tozu kullanılmıyor ama Kavalada vanilya, yumurta akı ve yumurta ve kabartma tozu ilaveleri var.

Kırkpınar Kasap Köfte

Meşhur Edirne köftesi… iki aile düşünün biri  Edirne’nin “en eski kasap “ ailesi olan Baykal, diğeride “en eski köfteci “ ailesi olan Tahmis… beraberce bir işbirliği yapıp Kırkpınar Köftecisi’ni kuruyorlar amaç daha ziyade Edirne köftesini korumak ve yaymak.

Edirne Köftesi
Tabiki Trakya eti, bakımı maliyetli olan, semiz, yağ oranı yüksek ve mermerli olan bu et ayni zamanda bu enfes köfteninde sebebi. Edirne’nin İlk köfte ustası olan Hüseyin’den yetişme Sedat Usta’da lezzetinin kaynağı.
Köftenin içindekilere gelince; tuz, karabiber, kıyma (sırt, kaburga, antrekot) kimyon beraberce iki sefer çekilip 1 gün dinlendiriliyor. Ertesi gün ilave edilen soğanla mutlak elle yoğrulup şekil verilip pişmeye yollanıyor. Muhakkak elle yoğruluyor çünkü makine yoğurunca köfte sertleşiyor. Yanı sıra  her gün yeteri kadara yapılıp elde kalması da engelleniyor. Muhakkak döküm bir ızgarada odun kömüründe ve ateşle köftenin arası 10 cm olacak şekilde pişiriliyor. Başka bir önemli husuta “çok çevrilmemesi”  iki kere çevriliyor buda suyunu kaybetmesini engelleyip lezzeti köftenin içinde saklıyor.  Her iki yüz 4 dakika piştikten sonra yanında “hardaliye” ile doğru masaya…

Hardaliye
Valla bu yazıyı -normalda pek yapmam ama - yoğunluktan seyahatten 10 gün sonra  bilgisayara geçiyorum ama şu 10 günde hardaliye bir aklımdaki sormayın.
Hardaliye, bir Osmanlı şerbeti uzun zaman önce unutulmuş olsa da artık kıymetbilen yerli üretici sayesinde tekrar hayatta.  Sac ailesinin tamamen kendi yatırımlarıyla kurduğu Hardaliye tesisi ise kesinlikle bir örnek model.
1500 yıllarda ilk kez istanbulda satıldığını Busbecq’in Türkiye mektuplarında okuyoruz, 1640’larda ise Evliya Çelebi ise Trakya’da içtiğinden bahsediyor. Şimdi gelelim nasıl yapıldığına;
Tamamen geleneksel yöntemle üretilen hardaliye’nin yapım aşamasında Kaynama, ısıl işlem, soğutma, dondurma , pastorizasyon  gibi endüstriyel yöntemler kullanılmıyor. Trakya’nın geleneksel üzümü ezildikten sonra  bekleyeceği fıçılara alınıyor bu esnada içine siyah vahşi hardal tohumu atılıyor.  Beraberce yaklaşık 30 gün kadar bekliyor. Hardal tohumunun içindeki “sinigrin” mayayı ve alkol üretimini baskılıyor ve böylece ortaya alkolsüz bir şerbet çıkıyor. Bu arada beklemenin son aşamasında içinde vişne yaprakları atılarak aroma veriliyor. Daha sonra şişelenen hardaliye Edirne’nin tüm köftecilerine ve ciğericilrine yollanıyor.

IV. Murat’ın Kandilli Mantısı
Edirne Mutfağı yanı sırada Türk ve Osmanlı mutfağı araştırıcısı Müşerref Gizerler’in yaptığı mantının hala tadı damağımızda…
El yufkasının içine pilav üzerine soğanlı av ördeği, gerisini siz düşünün derim.

Geldik önemli bir hususa, Edirne Peyniri

Beyaz peynirin TSE’de karşılığı Edirne peyniri diye yazıyor. Bende şaşırdım doğrusu nasıl atladım diye, hem biz beyaz peynir deyince Ezine anlıyoruz anlıyoruz ama hikayede böyle değilmiş. Şimdi hep beraber Yardımcı ailesinin 1923 yılından beri işlemekte olan peynir çiftliğine gidiyoruz.
1948 doğumlu Mustafa Yardımcı başlıyor anlatmaya;
yüzde seksen koyun sütü yüzde yirmi keçi, mayası buzağı şirdeni, hayvanın vücüdundan çıkan süt o sıcaklıkla süzülür ve yalağın içinde 14 derece olan soğuk suyun içinde soğumaya bırakılır. Sütün ısısı 30 derece olunca süt mayalanır, belli bir süre sonrada süt yoğurt kıvamına yani “teleme” kıvamına gelir.  Usta dokunup elini bastırdığında peyniri oldu hissederse telemeyi alır ve kümes telli ile kestirir. Daha sonra çendere bezine sarılan peynir süzülmeye bırakılır. Iki tahta özelliklede çam tahta arasına konan peynirlerin üzerine tenekelerle ağırlık konulur ve daha iyi süzülmesi sağlanır. Yine ustanın dokunmasıyla yaklaşık 1.5 saat sonra peynirler 8*8*13 lük dikdörtgen pirizma halinde kesilip salamura tenekesine konur. Ama nasıl konur?
Önce salamura suyu hazırlanır. Deniz tuzu ve su bir teknede karıştırılır. Daha sonra peynir tenekesinin en altına yaplı kağıtla peynir konur üzerinede salamura suyu eklenir bu halde 1 gün bekleyen peynire 2. Gün 2 kar eklenir sonraki gün 3 ve sonraki gün 4 le işlem tamamlanır.  Ve tenekenin ağzı kapatılım en az 6 ay dinlenmeye soğuk havaya alınır.
Peynir tenekesi yüzde yüz kalaylı ve zonguldak, ereğli veya karabük’ün tenekesi olmalıdır.   
Gelelim Ezine konusuna, edirnede peynircilik Yahudi vatadaşlar tarafından başlatılıyor . Bilenen ilk usta Zaher, daha sonra Türkler 1930 larda Atatürk’ün Edirneyi ziyareti sırasında “Türkler ticaret yapsın” cümlesiyle Türkler içinde başlamış oluyor. 1970 lerde meralar yasaklanıyor ve edirneliler hayvanlarını satıp yavaş yavaş bu işten çekiliyor. Ve üretim bu nedenle Ezineye kayarak namını oraya taşıyor.

Edirne Ciğeri
Mühüm husus lakin ben geziye acil bir veda ediyor ve bu kısmı bir sonraki seyahate bırakıyorum.


Bu seyahatte emeği geçen herkese, özellikle Food in Life dergisinin editörü Gökmen Sözen’e,  Edirne TSO meclis başkanı Mehmet Eren, Başkan yardımcısı Cavit Duran ve sayın Elif Yardımcı teşekkür ederim..