Nereden başlayıp ne anlatayım bende pek bilmiyorum…
Kilis’te babaannemin mutfağında başlayıp -bilenler bilir -,
Bursa santral garaj’da “SemSek”le
devam eden ve en nihayetinde Paris’te
Louvre müzesinde biten uzun bir hikaye ve upuzun bir yoldu.
Yola çıkarken rotanın böyle olacağı aklıma hiç gelmemişti.
Yerel bir gazetede bir haberim çıksa herşeye razıydım, en büyük hedefim buydu.
Dünyam küçük,
hedeflerim rüyalarımda
ve çalışarak ama gerçekten çok çalışarak günler geçti.
Yolda elimi tutan ve hiç birakmayan benimde tüm dünyayı
kenara yitip elini birakmayacağım ve yaptığım her işi koşulsuz destekleyen
insanlarım oldu. Onların hepsini de biriktirdim…her yazdığımı okuyan bana her
işimde fikir veren, yolun her yeni ayrımında bana hayırlısı için dua eden bazen
yakınımda bazense hiç tanışmadığım ama bildiğim insanlarım oldu.
Louvre müzesindeki o eşsiz gecenin sonunda,
“Dünya’nın en iyi yemek tarihi” kitabının yazarı oldum. Tüm
bu macera başımı nasıl döndürdü anlatamam. Nereden nerelere gelmiştim….
Bu uzun yolculukta bana canı gönülden inanan ve koşulsuz
desekleyen tanıdığım ve tanımadığım bütün dostlarıma çok teşekkür ederim…sizin
dualarınız, temennileriniz ve dileklerinizle Louvre müzesinden büyük bir başarı
ile çıktım.
Her şey için çok çok şükür…
Hikayemi bitmiş gibi yazsamda asıl şimdi başlıyor.
selam ve sevgilerimle